Onu düşündüğüm her an pişmanlıklarım tüm şehri yerle bir ediyor,dünya yanıp kavruluyor ,yüreğimde kıyametler kopuyordu. Tuhaf bir duygudur bu pişmanlık. Hep geriye dönüp başladığın noktaya gitmek ve tekrar tekrar yaşamak istersin. Zihninde canlandırdığın her hikaye yine seni aynı sonuca taşırken şaşkınlığın öfkeye dönüşür.
Ölmek istediğim onca anlardan sonra artık öyle yorgundum ki hep aynı sonları yaşamaktan .Sonra anladım ki olmadı mı olmuyordu işte. Hayat böyle bir şeydi açıklanamaz şeylerle doluydu. Neden her sabah aynı şeyleri yaptığın ya da neden onca insan içinden gidip onu sevdiğin gibi..
Bazı kadınlara veya erkeklere baktığımda nasıl oluyor da böylesi sevdirebiliyorlardı kendilerini acaba diye düşünmeden edemiyordum. Ben işin sevme kısmını yapabiliyordum ama sevdirme kısmı tam bir fiyaskoydu. Belki de sevmeyi de beceremiyordum. Hayatın tam ortasında beceriksizce dikilip durmaktan başka hiçbir şey yapamayan bir ben vardı elimde ve bu' benle ' ne yapacağımı bilemiyordum.
Her sabah uyandığımda hayatımdaki tek eksik olduğunu düşündüğüm aşkla, bir yerlerde karşılaşmayı umuyordum.Filmlerdeki gibi köşeyi dönerken çarpışabilirdim ya da bir davette üstüme bir şeyler dökebilirdi aşkım ya da yolda yürürken çatıdan tam kafamın üstüne düşebilir tüm beynim kaldırıma saçılmışken o hiçbir şey olmamış gibi kalkıp uzaklaşabilirdi de..
Aslında bir başka problemim de ; bu dünyayı çok ciddiye alamıyor olmamdı.Ama yaşamak ciddi bir işti elbette.Şairin de dediği gibi, ''Yaşamak şakaya gelmez, büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın'' Ölmek istiyor ama ölemiyordum demek ki ciddiydim yaşamak konusunda.
Durmadan düşünüyordum hiç durmadan hem de.. Düşünme yeter artık diyordum ama yapamıyordum.Beynime hakim olamıyordum,kalbime hiç söz geçiremiyordum kısacası iç organlarıyla başı dertte olan biriydim. Tüm bu becerisizlikle elbette sevmeyi de elime yüzüme bulaştırıyor üzerine bir de tüy dikiyordum. Hiç bir erkeğin unutamadığı aşkı değildim.Bayramları bahane edip mesaj atılası o eski sevgililerden hiç olamadım anlayacağınız. Nedeni konusunda çok düşündüm.Kötü biri olmadığımı biliyordum ama nedense aşk konusunda sürekli sınıfta kalıyordum. Derslerine hiç çalışmayan tembel bir öğrenci gibi omuzlarımı silkip;'çalışmadığım yerden çıktı sorular'' diye bahanelerle geçiştiriyordum tembelliğimi.Çok zordu aşk ,keşke kolay olsaydı.O zaman herkes anlayabilir ve mutlu olabilirdi.O zaman belki ben de mutlu olabilirdim.
Aslında çevremde herkes bir şekilde mutlu. Ya parayla,ya aşkla , ya işle ya da hala nefes aldığı için falan.O da mutlu şu an eminim. Benden esirgediği kalbi kimbilir kime verdi.Umarım verdiği kişi de o kalbi bıçakla paramparça ederken hunharca güler karşısında.
Aklımı kaçırmak üzereydim aslında itiraf ediyorum aklımı kaçıralı çok oldu benim.Zaten herkes biraz kaçıktı bence.Ne zaman Dünyayı yüksek bir binanın çatısından izlesem bu fikre kapılırdım.Her gün aynı azimle aynı şeyleri yaşayıp farklı şeyler umut edebilmek çok aklı başında bir iş gibi gelmiyordu bana. Onlardan farkım ise; her gün yaşadığımız bu hayatı ben çok saçma buluyordum onlar ise görevlerinin bilincinde ciddi insanlar olarak yaşıyorlardı.
İçimdeki nefret biraz yatışmaya başlayınca ;''Belki de ben sevdirmek istemiyordum kendimi olamaz mıydı pekala olabilir.''dedim kendi kendime. Bu kadar üstüme gelmemeliyim.Yani düşününce hiç bir insan evladı aşk konusunda bu kadar başarısız olamaz.Demek ki bilerek yapıyordum kendimden gizlediğim sebeplerim vardı belki de.
Zaten herkes buna benzer şeyler hissediyordur her aşkın sonunda.Hiç sevilmedim hep sevdim deyip isyan ediyordur hayatına .Her neyse ben ise ; Her aşkın bitişinde biraz daha dünyadan uzaklaşıyordum ,sanki başka bir gezegendenmişim gibi özlüyordum ait olduğum o yeri...
FIRAT KAYIMTU
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder