27 Ekim 2012 Cumartesi

Düşünmek bir şeyleri çözmüyor aksine beynimdeki tüm düşünceleri birbirine dolayıp içinden çıkılmaz bir hale sokuyordu.Herkes nasıl bu kadar mutlu olabiliyordu.Bir insan diğer bir insanı nasıl oluyordu da bu denli mutlu edebiliyordu.Gece kadar  karanlık bir kalbe ışığı tarif etmek ne kadar anlamsızdı o yüzden anlayamıyordu insanları. Sonra aynı insanlar ellerinde hançerlerle birbirlerinin yüreklerini delik deşik edebiliyorlardı. Kanlar içinde düşerken yere nasıl oluyordu da yeniden dirilebiliyorlardı başkalarının avuçlarında.Oysa tek bir an yetmişti ölmek için benim yüreğime diye düşündü.Ondan sonrası hep karanlıktı ,kara kışa teslim olmuştu buzdan şatolara kapatmıştı kendini.Ben neden böyleydim.İçimde çözemediğim kocaman bir dünya var.Ama anlamak istiyordum tüm bu anlamsızlıkları.Aşk ve insan birbirine ezelden beri düşman sanki.Ölümüne bir savaş var meydanlarda.Sonsuzluğa mahkum iki düşman  ...

Zaman sürükleyerek eskitiyordu anıları ,tüm o acıları ..Unutkan yürekler nasıl da hevesli yeniden kanırtmak için tüm yaralarını.

Bir insanın yüzü dönüyordu kafatasımın içinde yine tüm kemiklerime vura vura .Tüm acıya rağmen yüzümde sahte bir gülümsemeyle karışıyordum kalabalıklara.Soğuk taştan binalarda bir bilgisayarın başında ömrümü çürütüyordum hiçbir acı duymuyormuş gibi yaparak.Belki de herkesin  kemiklerini tuzla buz eden yüzleri vardı gülen maskelerinin altına sakladıkları.

Pencerenin önünde oturmuş bomboş dünyasını seyrederken birbirinden anlamsız bu düşünceler geçip gidiyordu  aklındansürekli olarak .Çok yoruldum inan aşk belki de savaşmamak lazım seninle  teslim olmak aceleci vücutlarda terleyerek atmak lazım seni damla damla sonrası umutsuzluk..